Mevlana “Fihi Ma Fİhi” isimli eserinin bir bölümünde, bir ruhun insan olarak bedenlenebilmesi için, önce nebat(bitki), sonra hayvan olarak dünyaya geldiğini, o türlerde görevini tamamlayan ruhların insan olarak bedenlenmeye cesareti gösterebilirse eğer dünyaya insan olarak gelindiğini anlatır.
Buradan yola çıkarak;
Biz insanlar dünyaya gelebilmek için ne çok evre atlatmışız değil mi? Her birimiz bu evreleri tek tek yaşadık, deneyimledik ve hepimiz Yüce Yaradan’ın karşısına da eşit yaşanmışlıkla çıkacağız bu durumda.
Madem öyle;
Her ruh buralara gelinceye kadar çeşitli badirelerden geçiyor peki öyleyse neden bir birimize hep yanlış davranıyoruz. Neden iyilik yapıyorum adı altında karşıdakine zarar veriyoruz. Neden çok benciliz. Neden kalbimizin bir yerinde hep kıskançlık var. Neden zarar vermek için uğraşıyoruz. Yürüdüğümüz yollar aynıysa neden tercihimizi iyilikten yana kullanmıyoruz.
Gerçekten hayat bize papatya bahçesi vaat etmiyor. Elbette zorlukları olacak. Zorluklarla aşıldıkça düzlükleri yaşamanın keyfi başka oluyor. Ancak bizlerin bir birlerine yaşattığı zorluklar işte bunu anlamlandıramıyorum.
Mesela ortaya çıkartacağım bir iş, senden alacağım bir bilgiye bağlı ise ve ben bunu senden alırken zorlanıyorsam ya da vermiyorsan bu bana hayatı zorlaştırıyorsun demektir. Ya da ortaya çıkacak herhangi bir şeyi kolaylıkla yapabilme becerisine sahipken neden ortamı zorlaştırıyorsun. Veya bir iş beraber yapıldıkça güzelleşirken neden yardım etmekten çekiniyorsun ki. Tüm iş bir insana kalıyorsa eğer bir süre sonra işi de ortamı da reddedecektir. Bu kadar zorluk çıkarmaya gerek var mı? Birlikte üretim kapasitesi yok olup gidecektir.
Bunları hepimiz bir şekilde yaşıyoruz, hepimiz şikayetçiyiz ve hiçbirimiz düzeltmek için uğraşmıyoruz. Neden? Hepimiz insanız bedenlenme cesareti gösteren ruhlarız. Hepimiz aynı aşamalardan geçerek insan olarak doğabilme şansına nail olmuştuk. Ne oldu? İşte burada tercihlerin devreye girdi.
Nasıl mı? İyi bir insan olmak veya olmamak. İşte bu kadar basit.
Yüce Yaradan’ın karşısına hepimiz eşittik değil mi? Nerede ayrışacağız… Tabi ki yaptıklarımızla veya yapmadıklarımızla…
Şimdi tekrar soruyorum cesaretin var mı?
Bu kadar aşamadan geçerek insan olarak dünyaya geldiysen eğer illaki her şeye cesaretin vardır.
Üretmeye,
Çalışmaya,
İyi insan olmaya,
Gelişmeye,
Sorumluluk almaya,
Karakter sahibi olmaya,
Verdiğin sözün arkasında durmaya,
Adil olmaya,
Kimsenin olmadığı yerde de doğru davranışları sergilemeye,
Haksızlık ve bencillik yapmamaya,
Böyle gelmiş böyle gitmez diyerek; senden sonraki kuşaklara bunları öğretmeye cesaretin var mı?
Saygılarımla,
Süreyya Kocadağ
Sosyolog
Uzm. Aile Danışmanı- Dikkat ve Özel Eğitim Eğitmeni